YGS’ye sayılı günler kaldı. Sınav hayatımın büyük(oldukça
büyük) bir bölümünü kapladığı için son günlerde bana tuhaf tuhaf şeyler olmaya
başladı. Mesela en son “İki ay kalmış sınava.” demiştim ve bugüne geldik. Arada
neler oldu hatırlamıyorum bile. Zaman çok hızlı geçti. Sonra arkadaşlarım da
değişmeye başladı. Bütün gün sadece şunları konuşuyoruz: Kaç soru çözdün? Bak
saat kaç oldu hala soru çözmedik(saat o sırada sabah 9) Şu üniversitenin hazırlığı var mıymış?
vs.vs. Bunu dershane öğretmenlerimiz de fark etmiş olacak ki dershaneye bir
psikiyatrist getirttiler. Çok rahat
biriydi, bize “Yapamadığınız yerde bırakın.” dedi. Bütün konuşmasının içinden o
cümleyi çekip aldım ve o gün eve gittiğimde ders çalışmadım. Yani bugün bu
yazıyı yazabiliyorsam o psikiyatrist sayesindedir :D:D
Geçen dolabımı yanlışlıkla kalemle çizdim “Seneye temizlerim
bu sene sınavım var.” dedim :D Sınav psikolojisinin beni etkilediği pek çok
nokta daha var. Mesela ütü yapıyorum, ütülemekte zorlandığım bir yer olduğunda
“Bunu boş bırakayım, ütü bittikten sonra geri dönerim.” diyorum :D
Kitaplığıma şöyle bir baktım da, çok fazla tamamlanmamış
kitabım var. Biraz cimriyim, “O kadar para verdim kitaplara, boşa gitmesin.” diyerek
-LYS’de mat-1 ve tarih karşıma çıkmayacağından dolayı- mat-1 ve tarih
kitaplarımı bitirmeye karar verdim. Geçen gün 240 sayfa tarih çözdüm (içerisinde
alan testleri de vardı, onlar hariç) cimriliğe bakar mısınız :D
Kitap piyasası var işin içinde. Bir kitap alınca o konuyu
hallederim sanıyorsun. Fen çalışmak için kolları sıvadığımda ilk işim gidip
kitap olmak oldu, evde eski fen kitaplarımın olmasına rağmen. Şu an evde çok
güzel yatıyor bütün fen kitaplarım. Yani sınavlara hazırlık kitapları tüketim
çılgınlığına dahil olmuş durumda.
|
evet arkadaşlarım da abarttığımı söyledi. |
Yazımdan rahatmışım gibi bir izlenim çıksa da aslında hiç
öyle değilim. Hafta içi sabah 7 de evden çıkıyorum, akşam 8 buçukta dönüyorum. Bir
perşembe öğleden sonra boşum, o zaman da çantamı sırtlanıp kütüphaneye
gidiyorum. Hafta sonu zaten dershanem var, ondan önce ya da sonra hep bir sınav
ya da etüt oluyor zaten. Hal böyle olunca eve gittiğimde akşam ayağıma kramplar
giriyor ama ne yaptığımı, ne için yaptığımı biliyorum, içim rahat olduğu için
bu tempodan şikayet etmiyorum.
Açıkçası kendimi sıkacak, yüzümde sivilceler çıkartacak
kadar bir aile baskım yok. Ama 7. sınıftan beri bunun için hazırlanıyorum, 4
yıldır çok güçlü rakiplerimin bir okulda okuyorum. Okulda her ortak sınavdan
sonra sıralama yapıyorlar, her sene sonunda da çarşaf çarşaf okulun genel
sıralaması asılıyor. Bazı hocalarımız listenin sonundakileri sınıfın ortasında
rezil etmekten hiç gocunmuyor(O stres yüzden sınavlardan önce kusanlar bile var
okulumuzda.)
9. sınıftan beri “Siz
şöyle çocuklarsınız, şuralara şuralara gitmelisiniz.” deniliyor bize zaten, sınavlardan
önce bunlardan kaçarımız yok. Yani annemin “çok çalışıyorsun” demesiyle geçecek
bir baskı değil. Ayrıca sadece okulun baskısı yok üzerimde kendi kendime de
gayet iyi baskı yapabiliyorum. Sonuçta bu kadar çalışıyorum, dershane ve okul
için saatlerce yol gidiyorum, dershaneye bu kadar para ödeniyor, dolayısıyla
deneme sonuçlarım istediğim kadar iyi gelmediğimde kendimi ilk ben
sorguluyorum. Bazen geçekten uyuyamıyorum. “Ya istediğim yeri kazanamazsam?” diye
düşünüp yatağımdan kalktığım oldu. Bazen “zaman geçiyor” diye kalkıp test
çözüyorum. Senenin başında daha zordu, şimdi alıştım sayılır :D
Aslında ders çalışmaktan zevk alıyorum. Geçen seneye göre
çok daha yorucu bu sene ama çok daha mutluyum. Belki de bir şeyler için
çabalama, bütün gücünü ona verdiğini bilmek bana bir mutluluk veriyordur. Boş
boş yatmak bana göre sanıyordum, değilmiş :D Bu dönemin böyle geçeceğini 9.
sınıftan beri biliyordum. Okuldan görünmeyen 12’ler, mezunların gittiği
üniversiteler hep bu günlerin sinyalini veriyordu. O yüzden pek yadırgamıyorum
ya da çalışmanın bir sınırı olduğunu düşünmüyorum. Yani diyelim ki 10 saat
çalıştım “Bugün yeterince çalıştım.” demek gibi bir lüksüm olmadığını
biliyorum. Bunu çalışma kampında daha da iyi anladım.
İlk gün hepimiz 600, 700 soru çözdük. Yeterince iyi değil
mi? Fotoğrafta 1530 soru çözmüş görünen biri var. İşte bu bizi çilden çıkardı. İlk
gün 1000 soru çözmüş olan arkadaşım bile 1530 sorunun bir günde
çözünülemeyeceğini savundu. İkinci gün hepimiz çok daha fazla çalıştık, soru
sayılarımızı arttırdık. Sonradan bunun
“alfa bireylerinin kendilerinden daha baskın ve istilacı lider tür karşısında…”
ile başlayan tuhaf bir açıklama duyduk. Yani ilk gün kimse 1530 soru çözmemiş,
bu bizim tepkimiz ölçmek için oluşturulan bir parametreymiş. İlk gün yeteri
kadar soru çözdüğümüzü ve sınıra geldiğimizi düşünüyorduk ama ikinci gün bunun
üzerine çıkmanın imkansız olmadığını gördük.
Sonra Antalya'ya gittik dershanecek ve bu manzarayla karşılaştım. O test kitabını oraya özellikle koymadım, arkadaşım yemeğe bile elinde kalemle testle geliyordu.
|
lezzetli görünüyor |
|
arkadaşım valizini açtı ve |
Bir de ne yapamayacağını bilemeyen MEB'le uğraşıyoruz. MEB sayesinde okuldan gelecek olan 70 puanın 20'ye düştüğünü söylemiş miydim? Bu nedenle oldukça kırgınım ama kızgın olmamalıyım. Şu anda ne sisteme kızacak ne de matematik için "bunlar bizim hayatımızda ne işe yarayacak" diyecek vaktim var. Ben test çözmeye gidiyorum.